Bu bayram sen de İstanbul’da kalanlara katılmışsın benim gibi. Gel o zaman bir günümüzü beraber geçirelim…
Karaköy – Coffee Sapiens’de başlıyor sabahımız. Amaç biraz işsizliğin, güçsüzlüğün keyfini çıkarmak. Ne yiyeceğim derdini de Lüleci Hendek’teki Cloud Nine pastanesinden aldığımız glütensiz kıtırlarla çözmüşüz, ya da hadi, bugün tatil, bir brownie iznimiz var. Sen de 45, ben ekleyeyim 10 dakika sonra Kadıköy’e varacak vapurda yan saflardayız. Martılara simit atanlar elbette ki görüş alanımızda. Kadıköy Çarşı’nın içinden, turşu suyu mu içsek meze alıp Moda sahilde mi yayılsak tartışmalarını atlattıktan sonra istikamet Muaf. Öğle yemeği saatine midemiz hazırsa üç peynirli bonfile de tamam. Ardından geri, Beyoğlu yönüne. Salt, İstanbul Modern, Pera Müzesi’nde sergi kovalama saatlerine. Akşama şansımıza Yeni Lokanta’da yer varsa masaya kurulma, yoksa Aliye’nin ya da Agora Meyhane’nin şarkılar mırıldanan kalabalıkları arasına karışma. Sonra, gel, Geyik’e gidiyoruz. Cihangir’i yeniden bize sevdiren, kaldırımlarında oturup, arabaların yolunu kestiğimiz o bara.